Smoke rises after an Israeli missile hit Shajaiyeh neighborhood in Gaza City

İsrail’in bombardımanının ardından Gazze’nin doğusundaki Şucaiye mahallesinden dumanlar yükseliyor, 20 Temmuz 2014. (Fotoğraf: Ashraf Amra / APA images)

WHAT’S COMING NEXT

(1) Netanyahu ateşkes ultimatomunu (Blair tarafından kurulmuş bir tuzaktı ama elbette Obama’nın oluru da alınmıştı) ve Malezya uçağının düşürülmesini (manşetlerde Gazze’nin yerini aldı) kara harekâtını başlatmak için kullandı. Ancak bu sadece sınırlı bir harekât olabilirdi; uluslararası kamuoyu tarafından İsrail’e dayatılan sınırlara dair baskılar yüzünden. Yine de bu sınırlı harekât Netanyahu’ya Hamas’a öldüresiye saldırmak ve Gazze’de “çimleri biçmek” için yeterli zamanı ve ortamı sundu, sunuyor.

(2) Ancak Netanyahu’nun zafer ilan edebilmesi için Hamas’ın roket saldırılarına son vermesi gerekiyor ama tam kapasite bir işgale kalkışmadan bu saldırıları durdurmayı başaramaz. İşte burada Abbas devreye girer; Abbas Mısır’la bir anlaşma metni üzerinde uzlaşır ve bu anlaşma Refah Sınır Kapısı’nın yönetimini Filistin Özerk Yönetimi’ne verirken aynı zamanda Abbas’ın ablukaya artık bir son verilmesini sağladığını açıklamasına olanak tanır. Bu anlaşmanın quid pro quo’su (bedeli) da Abbas’ın Gazze’ye her türlü silah kaçakçılığını engellemeyi ve Hamas’ı silahsızlandırmayı kabul etmesi olacaktır. Çünkü

(a) Hamas’ın temel talebi zaten ablukanın kaldırılmasıydı

(b) Hamas siyaseten izole edilmiş ve askeri olarak iğdiş edilmiş durumda ve

(c) Abbas teknik olarak Filistin Birlik hükümetinin başında, dolayısıyla Hamas bu şartları kabul etmeye mecbur bırakılacak.

Eğer işler bu plana uygun giderse, bu Hamas’ın bir direniş hareketi olarak sonu anlamına gelecek; tıpkı Arap ülkelerinin, ABD’nin AB’nin, İsrail’in ve elbette Filistin Özerk Yönetimi’nin istediği gibi.