johnbarth

Rivayete göre, kuşkusuz sonradan uydurulmuşa benziyor, 1872 yılında Savaş ve Barış romanının yayınlanmasından hemen sonraki günlerde, Lev Tolstoy gördüğü bir karabasandan “Kürek yarışları, kürek yarışları!” diye bağırarak uyanır. Rusça’da “Parusnaya regatta!” gibi bir sestir bu. Dehşet içindedir, çünkü bu konuyu o uzun romanına dahil etmeyi unutmuştur: On dokuzuncu yüzyılda yaşayan insanların tüm uğraşlarının kusursuz bir panoramasını sunduğu eserindeki tek noksandır bu.

Anekdot gerçek olsun ya da olmasın, bana da bir öykücüden çok bir romancının kötü rüyasıymış gibi göründü. Çünkü roman içine katmaya eğilimlidir, öykü ise dışarıda bırakmaya. Her iki alandaki istisnaları -yani minimalist romanları ve çok da kısa olduğunu söyleyemeyeceğimiz maksimalist öyküleri- dışarıda bırakırsak bunun böyle olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu istisnaları göz ardı etmeden şöyle bir genelleme yapabiliriz: Poe’dan Paley’a kadar tüm öykücüler hep ne kadar şeyi dışarıda bırakabileceklerine bakmışlardır; romancılar ise Petronius’tan Pynchon’a kadar her zaman ne kadar şeyi eserlerine dahil edebileceklerinin derdindedirler.

ABD’li yazar John Barthın, makalelerini ve teorik metinlerini bir araya getirdiği kitaplarından Further Fridays’de yer alan kısa bir deneme olan “It’s a Short Story” den bir alıntı.

Ben hiç John Barth okumadım. (Ama bir kenara not ettim.) Yukarıdaki pasajı Arjantinli yazar Eduardo Berti’nin blogu bertigodan alıp çevirdim. Boldlar  benim günahım.

Lev Tolstoy